Beynin Donma Noktasını Düşürür, Düşünceyi ve Mantığı Canlı Tutar

Hangisi Daha Erken Dönecek: Engin Ardıç mı Marduk mu?

Bendeniz bu "2012" türü filmlerin en çok nesini severim, biliyor musunuz?
Yıllar sonra yeniden seyretmesini... "Kadük" olmalarını...
"2005 yılında insanoğlu ilk kez Mars'a ayak bastı" ya da "1997 yılında Manhattan yarımadası bir hapisaneye dönüştürüldü" diye başlayan filmler hani...
Bak bak, poponla gül!
2012 ticareti, Engin Ardıç, Sabah
Bunları Engin Ardıç'tan duymak oldukça şaşırtıcı; çünkü kendisi 2012 saçmalığının Türkiye Baş Distribütörlerinden birisiydi. İşte bundan sadece birkaç yıl önce söylenmiş ve tam üç yıl sonra popoyla gülünebilecek sözleri:
Aslında aklımızı kullanarak, bilgimizi kullanarak bu konulara bakarsak, Marduk hikayesi ve buna bağlı olan konular, son derece akla yakın görünüyor.
...
Zaten Marduk çarpmayacak. Yörüngesi ters ve Mars-Jüpiter arasındaki astreoid kuşağının oraya kadar gelip geri dönüyor. Ama kütlesinden ötürü çekim gücü, başta Dünya olmak üzere gezegenleri etkiliyor. Ne oluyor, depremler, yanardağ patlamaları yani felaketler, iklim değişiklikleri. Zaten şu anda da ciddi iklim değişiklikleri ve deprem artması var.

Marduk'un değil ama Engin Ardıç'ın dönüşü başladı gibi görünüyor.

2012 ve Marduk: Sorular ve Yanıtlar

2012 yılının özelliği nedir?

2012 yılı artık bir yıldır; yanı o yıl şubat ayı 29 gün çekecek. 29 Şubat'ta doğacak olanlara şimdiden geçmiş olsun diyelim; çünkü doğum günlerini her dört yılda bir kutlayabilecekler ancak.

Ama herkes 2012 yılında kıyamet kopacak diyor?

Ha evet, bir de öyle söylentiler var.

2012'de gerçekten kıyamet kopacak mı?

Hayır!

Peki niye öyle söylüyorlar o zaman?

Biraz daha detaya girelim:

Bazıları 21 Aralık 2012'nin Maya uzun hesap takviminin son günü olduğunu ve bunun kıyameti getireceğini iddia ediyorlar. Kıyamet sebebi olarak Dünya'nın çok yakından geçeceği söylenen Nibiru gezegeninin gösterilmesinin yanında (ki Sümerler bunu biliyorlarmış deniyor) birçok başka neden daha öne sürülüyor; gezegenlerin aynı hizaya gelmesi, asteroid veya kuyruklu yıldız çarpması, güneşteki patlamalar, kutupların yer değiştirecek olması...

Bunların hepsini Mayalar mı söylemiş?

Hayır. Ne Mayalar ne de Sümerler 2012'de kıyamet kopacağını söylemişler. Bütün bunlar modern kehanetler sadece.

Maya takvimi 2012'de gerçekten de bitiyor mu?

Bunu kimse tam olarak bilmiyor. Maya yazıtlarında 2012'den sonraki tarihlere de göndermeler var. Bu yüzden de takvimin bitmediği, daha devam ettiği kabul ediliyor.

Ya takvim gerçekten bitiyorsa?

Ya benim saatli maarif takvimim de bu yıl sonunda bitiyorsa?

Mayalar astronomide çok ilerilermiş?

Tarihte hiçbir uygarlık astronomide bizim şu anda olduğumuz kadar ileri değildi. Olsa olsa astrolojide biraz ileri olmuş olabilirler.

Ya Sümerler? Nibiru diye bir gezegen keşfetmişler deniyor.

Bu doğru. Nibiru'yu astronomiyle ilgilenen hemen hemen her topluluk keşfetmiş; çünkü Nibiru çıplak gözle de görülebilen Jüpiter gezegeninden başkası değil.

Nibiru 3600 yılda bir Dünya'nın yakınından geçmiyor mu?

Geçmiyor! Nibiru'nun Jüpiter olmadığını, farklı bir gezegen olduğunu ve yörünge süresinin 3600 yıl olduğunu iddia eden İsrail'li yazar Zecheria Sitchin'dir. Sitchin aynı zamanda Nibiru'nun Anunnakilerin evi olduğunu, bu yaratıkların 450 bin yıl önce altın aramak için dünyaya geldiklerini ve kendilerine kölelik yapsın diye şimdiki insanları genetik mühendisliği sonucu yarattıklarını da öne sürüyor.

Bunların Marduk'la bir ilişkisi var mı?

Hem de çok. Nibiru'yu Marduk olarak adlandırmak, Türk insanının bu kehanetlere en büyük katkısını temsil ediyor.

Nibiru ve Marduk aynı mı yani?

Aynı! Yani hemen hemen. Marduk iddiaları Burak Eldem'e ait. Eldem'in "2012: Marduk'la Randevu" adlı kitabı Nibiru ve Maya takvimi üzerine kurulu. Eldem'e göre Marduk (yani Nibiru) 3601 yılda bir Dünya'yı ziyaret ediyor. Bu hesapla da bir sonraki ziyaretini 23 Aralık 2012 olarak tarihlendiriyor.

Az önce tarih olarak 21 Aralık demiştin?

Burak Eldem dışındakiler 21 Aralık'ın Maya takviminin sonu olduğu konusunda hemfikirler. Herkesin kendine göre "çok tutarlı"(?) kanıtları var. Bu durumda inanmamız gereken şey: Önce 21 Aralık'ta tarihin sonu, iki gün sonra ise Marduk gelecek.

Burak Eldem'i destekleyenler varmış?

Her saçma fikrin bir takipçisi bulunur. Köşe yazarları Engin Ardıç ve Serdar Turgut bu fikrin Türkiye'deki en önemli destekçileri. Hatta bir bilim adamımız çıkıp şöyle dedi:

2012 yılında dünya üzerindeki insanların yarısı, 2016'da ise 4'te 3'ü yok olacak. ABD bunu biliyor ve açıklamıyor. Halkta panik yaratmak istemiyorlar.
Hangi bilim adamı dedi bunu?

Moda biliminin öncülerinden olan Cemil İpekçi.

Seçme Saçmalamacalar - Nasuh Mahruki ve 2012

2012'yle ilgili teoriler var biliyorsunuz, bir dönüşüm olacak, yeni bir çağ başlayacak deniyor. Bu konudaki bir başka yaklaşım da şöyle: Bizler 5 duyumuzu kullanabiliyoruz ama 6. his dediğimiz şey, yani üçüncü gözümüzün açılması ve daha farklı bir algı kapasitesine geçmemiz, bu yeni çağla birlikte mümkün olacak.
AKUT'un kurucularından olan Ali Nasuh Mahruki, gözü kapalı görebildiği iddia edilen çocuklarla ilgili röportajında söylüyor bunları. Röportajı yapan kişi bu tip saçmalıkları sıkça konu eden Ayşe Arman. Çağ atladıkça duyu sayımızın arttığına dair ilginç bir teorisi var Mahruki'nin. Gözü kapalı görme gibi saçmalıklara kanmamak için toplam kaç duyuya ihtiyacımız var acaba?

Reenkarnasyon Bankası

Şaka değil, gerçekten de var böyle bir banka. Reenkarnasyonla yeniden doğacaklarını düşünenler için biçilmiş kaftan. Ölüp de yeniden doğunca neden sıfırdan başlayasınız? Ölmeden önce bu bankaya paranızı yatırıyorsunuz, yeniden doğup gelince daha önceden kendi hazırladığınız soruları doğru yanıtlayıp paranızı geri alıyorsunuz.

Bir sonraki hayata zengin ama yalnız başlamamak için bu haberi en iyi arkadaşlarınıza da iletin. Böylece reenkarnasyon kankasını da garantiye almış olursunuz.

Adres:
reincarnationbank.com

Başbakan'ın 'Amerikan aşısı' İsteği

Türkiye'de ve dünyada domuz gribinden ölenlerin sayısı artmaya devam ederken, zaten kısıtlı sayıda üretilebilen aşılara karşı dünya çapında bir kampanya yürütülüyor. Genelde komplo teoricilerinin işi olan bu kampanya, halkın kafasını öyle karıştırdı ki şimdiye kadar ciddi hiçbir yan etkisi tespit edilememiş olan aşılara karşı kuşkuyla bakılır oldu. Bir de Başbakan çıkıp kendi Sağlık Bakanını herkesin gözünün önünde azarlayıp, "Amerikan aşısı" istediğini söyleyince bulanık sular iyice karıştı denebilir.

Benim merak ettiğim Başbakan'ın neden Amerikan aşısı istediği. Neden Amerikan aşısı Avrupa aşısından daha iyi olsun?

ABD ve Avrupa'da kullanılan aşılar gerçekten de birbirinden farklı. En önemli fark Avrupa'da kullanılan aşılarda bağışıklık sisteminin vereceği yanıtı güçlendiren ve adjuvant olarak adlandırılan bir katkı maddesinin kullanılması. Adjuvantlar aşıların daha etkili olmasını sağlıyorlar; bu yüzden de uzun yıllardır Avrupa'daki birçok aşıda kullanılıyor. Şimdiye kadar adjuvantların ciddi bir yan etkisi olduğuna dair bir kanıt yok; sadece yararlı etkilerine yönelik kanıtlar var. ABD'deki aşılarda bu madde yok; çünkü Amerikan halkı etkili propagandalar sonucu bu maddenin insan sağlığına zararlı olduğuna inanmış durumda. Avrupa'da ise bu palavralar o kadar yayılamamış olacak ki, adjuvantlar hala daha başarıyla kullanılıyor.

Başbakan'a küçük bir uyarım var: Ekonomik kriz bizi "teğet geçmediği" gibi, domuz gribi de geçmeyebilir. Halkına örnek olması gerekirken, komplo teorilerine kulak vermesinin sonuçları ileride hepimiz için çok kötü olabilir.

Merak edenler için: İşte Dünya Sağlık Örgütünün konuyla ilgili bilgilendirme sayfası:
Squalene-based adjuvants in vaccines

Dizilere Göre Türk İnsanının Göz Rengi

Merkez Bankasına Açık Mektup

"Domuz gribine Merkez Bankası müdahelesi" başlıklı bir yazı ilişti gözüme Hürriyet'te bugün. Başlıktaki "müdahele" sözcüğünün aslında "müdahale" şeklinde yazılması gerektiğini görmezden gelerek nasıl bir müdahaleden bahsedildiğini anlamak için ilk birkaç paragrafını okudum.

Domuz gribin yayılmasını önlemek amacıyla Merkez Bankası paraları düzenli olarak bakteri kontrolünden geçirecek. Gerekli görürse imha edecek.
... Domuz gribinin üzerinde çok fazla bakteri barındıran paralar yoluyla elden ele yayılması riski de gündeme gelirken, Merkez Bankası da bu yönde harekete geçti.
Eğer bu haber doğruysa ve Merkez Bankasının bizi domuz gribine karşı korumak için böyle bir planı gerçekten varsa, vatandaşlık görevimi yerine getirip ülke ekonomisine katkıda bulunmanın zamanı gelmiş demektir:

Sevgili Merkez Bankası yetkilileri!

Biliyorum, sizler de gribi antibiyotikle tedavi etmeye çalışan bir toplumun evlatlarısınız. Buna rağmen ülke ekonomisini ilgilendiren konularda karar verirken "sokaktaki adam"dan daha bilgili olduğunuz düşünülür. Domuz gribi konusunda pek de bilgili olmadığınızı gördüğüm için sizi uyarmak ve ülke ekonomisinin boşuna zarara sokulmasını engellemek amacıyla aşağıdaki hatırlatmayı yapmayı bir borç bilirim.

Domuz gribi, bütün diğer gripler gibi, viral bir hastalıktır; yani hastalık nedeni virüslerdir. Bu yüzden de paralarda bakteri kontrolü yapmak, domuz gribinin yayılmasını engelleyemez.

Lütfen bu uyarıyı Merkez Bankası içinde ulaşabildiğiniz kadar çok sayıda arkadaşınıza iletin.
Antifriz

Taşınmaz Mal

İstanbul raylı taşımacılık sistemindeki anonsların Türkçe sorunlarından daha önce de bahsetmiştim. Geçenlerde yaptığım Esenler-Havaalanı arası metro yolculuğu beni, aynı sorundan dolayı, gene çileden çıkardı diyebilirim. Sesli anonsları olan bu metro hattında "sonraki durak" için "gelecek durak" deniyor. Siz hiç bir durağın geldiğini gördünüz mü?

Bu anonsları yaptıranlara kısa bir hatırlatmam var: Taşınmaz mallar hareket edemez, o yüzden de "gelemez". Metro istasyonu veya durağı taşınmaz mal sınıfındadır; sizse taşınabilir ...

Hurufi Hurafesi

Hurifiler diye bir tarikat varmış da haberim yokmuş:

Hurufiler, şarkın en gizemli mezhebiydi. 14'üncü asırda doğan mezhep, kâinat ile sayı sistemleri arasında bağlantı kuruyor ve bu bağlantılarla "geleceği okuyordu."
Bunları yazan Murak Bardakçı. Ve devam ediyor:
Temeli ses, harf ve sayı kavramlarına dayanan, yani Matrix filminin kurgusunu andıran Hurufilik ...
Çoook ama çoooooooook zorlarsak biraz Matrix'i andırıyor gibi olabilme ihtimalinden bahsedilebileceği duşünülebilir. Neo'yu ve Morpheus'u görür gibiyim.
Hurufilik kısa zamanda yayıldı ama âkıbeti kanla yahut ateşle noktalandı. Mezhebin kurucularının derileri yüzüldü, Fatih Sultan Mehmed zamanında da, binlercesi diri diri yakıldı.
Kendi geleceklerini okuma konusunda sınıfta kalmışlar anlaşılan. Agent Smith'i hesaba katmamışlardır.

Loto Rastlantısı


BULGARİSTAN’da 6 Eylül ve 10 Eylül’de düzenlenen loto çekilişinde aynı altı rakam çıkınca ülke karıştı.

Her iki çekilişte de 4, 15, 23, 24, 35 ve 42’den oluşan rakamların çıkması ve bunu 18 kişinin “bilmesi” halk arasında büyük tepkiye yol açarken, resmi soruşturma başlatıldı. Matematikçi Mihail Konstantinov’a göre iki hafta aynı altı rakamın çıkma ihtimali 4.2 milyonda bir. 18 kişi 10 bin 164 leva yani 11 bin liradan fazla ödülün sahibi oldu.

Adı geçen Matematikçi nasıl hesaplamış bilmiyorum (BBC haberlerinde de aynı olasılık vardı); ama hilesiz topların kullanıldığını varsayarsak, iki hafta üst üste aynı sayıların çıkma olasılığı yaklaşık 5,2 milyonda birdir (42 elemanlı toplar kümesinden 6 tanesini seçiyoruz; yanı 42'nin 6'lı kombinasyonunu hesaplamak gerekiyor).

Türkiye'de oynanan sayısal loto ve süper loto için bu olasılıklar sırasıyla 14 milyonda bir ve 26 milyonda birdir. Gördüğünüz gibi, Türkiye'deki çekilislerde iki hafta üst üste aynı 6 sayının çıkma olasılığı daha düşük; buna rağmen yok değil.

İlginç başka bir rastlantı: Eğer Lost dizisini seyrediyorsanız, Hurley'in şanlı loto sayılarını biliyorsunuzdur belki: 4, 8, 15, 16, 23 ve 42 (yazının başındaki resim). Bulgaristan çekilisinde bunlardan 4 tanesi çıkmış.

Yorumsuz - Yürüyen Merdiven


Açılan alışveriş merkezinde hizmete giren yürüyen merdiven Rizelilerin ilgi odağı oldu. İlk kez gördükleri yürüyen merdivene binmek isteyen Rizeliler izdihama yol açtı. Bazı kişiler yürüyen merdivenden düşerek hafif yaralandı, bazıları çevredekilerin yardımıyla üst kata çıkabildi.

Alışveriş merkezinin yürüyen merdivenli olmasını kendisinin önerdiğini anlatan Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, 1970 yılında İstanbul’da tanıştığı yürüyen merdivene binerken kendisinin de düştüğünü söyledi. Bakırcı, “İnsanımız yeniliklere alışacak” dedi. İşyeri sahibi Yusuf Akgün ise, halkın yürüyen merdivene binmekte zorlandıklarını ancak, iniş ve çıkışlarda 1'er kişiyi yardımcı olmaları için görevlendirdiklerini söyledi.

Seçme Saçmalamacalar - Vize Saçmalamacası

Bir Türk vatandaşının açtığı dava sonucu Adalet Divanı çok önemli bir karara imza attı: Hollanda'nın AB üyesi ülke vatandaşlarından 30, Türklerden ise 169 avro vize ücreti alması hukuka aykırı.

Gel de inan bu habere şimdi. Bir AB üyesi ülkenin, diğer bir AB üyesi ülke vatandaşından vize ücreti isteme hakkı yok ki. Nedeni de basit: AB içinde vize diye bir şey yok.

Akut Şöhret Olma İsteği Sendromu

Ölümü sizlere ibret olsun, çocuklarınızı böyle programlara göndermeyin.
Adana'da kaldığı bir otel odasında aşırı dozda uyuşturucu yüzünden ölen Ata Türk'ün annesi Semra Yücel, aileleri böyle uyarmıştı. Oğluyla beraber katıldığı "Gelinim Olur musun?" adlı tv programıyla tanınan Semra Hanım, biraz geç olsa da dersini almış görünüyordu.

Önerileri hiçbir ise yaramadı elbette. Yarını düşünmeyi bırakmış, gününü yaşamayı amaç edinmiş durumda tek hedefe kilitlenmiş gençlerimiz ve onların destekçi ailelerini hiçbir şey yıldırmıyor. Anlık şöhret için, 3 saniye sonra zagalanacakları tv programlarının telefon hatlarını kilitliyorlar, kamera gördüklerinde hoplayıp zıplayıp görüntü içinde kalmaya çalışıyorlar, "stüdyoya şakşakçı lazım" dendiğinde ödevlerini bırakıp koşa koşa aşağılanacakları programlara katılmaya gidiyorlar ...

Niye bütün bunlar? Ailelerine, arkadaşlarına, akrabalarına, uzaktan akrabalarına, 5. dereceden arkadaşlarına "bakın, ben de televizyona çıktım" demek için hepsi. "Rakiplerim güçlüydü; ama ben sürekli zıplayarak toplam 2,35 saniye görüntü içinde kalmayı başardım". Ya da "siz henüz zagalayamadıklarımızdan mısınız?" diye sorulduğunda, gururla "bugüne bugün 2 kere zagalanmış bir şöhretle konuşuyorsunuz" demek için. Aileleri de bundan yararlanacak elbette: "Bizim çocuk dün televizyona çıkıp ünlü oldu; gerçi sunucu bizim çocuğa yuh dedi; ama tam ayı demek üzereyken sözünü kesti bizimkisi; ezdirmedi kendini."

Anne babaya sorarsan "elhamdülillah müslümanlar", kızlarının eline daha önce erkek eli değmemiş; ama çöpçatan programından çağırdıklarında kızlarını kendi elleriyle gerdeklik süsleyip püsleyip gönderiyorlar. Hani mini etek günahdı? Evlenmeden önce olmazdı ... Programda her şeyin simülasyonunu yaptılar. Yatak bile vardı. Şöhret yolundaki müslümanlar artık seferi mi sayılıyorlar? Nihilist müslüman diye yeni bir tür mü çıktı ortaya?

Türk toplumu bugün kitlesel bir Akut Şöhret Olma İsteği Sendromu yaşıyor. Şöhret basamaklarını uğraşarak, emek vererek yavaş yavaş tırmanmak yeteneklilerin işi, diğerleriyse 5 dakikalık akut şöhret ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlar. Televizyon stüdyolarının önü "akut şöhreti gelenlerle" dolu.

Eskiden şöhret dediğimiz insanlar tanınmış insanlardı; bir yeteneklerinden veya özelliklerinden dolayı tanınmıştılar . Şimdiyse sadece tanınmış olmak, şöhret olmak için yetiyor. Tanınmanın yollarıysa sayısız. 2000 yılında, 16 ve 17 yaşlarındaki iki İspanyol kıza, 16 yaşındaki arkadaşlarını neden öldürdüklerini sormuşlardı: "Tanınmak" için diye yanıtlamıştı kızlar (ve şöhret olmuşlardı).

Modern şöhretlerin çoğu, bir şey yaptıkları için değil, bir şey oldukları için şöhret oluyorlar. Örneğin Paris Hilton. En büyük başarısı? İnce, aptal, sarışın ve zengin olmak. O yüzden zengin olmaya çalışan kızlarımız ince, aptal ve sarışın olmaya çalışıyorlar. Güzel ve Dahi programının aptal güzeli olmanın hayalini kuruyorlar. Geçenlerde ortaya çıkan sahte (?) Biri Bizi Gözetliyor programına katılan kızlarda da bütün bu özellikler var: inceler, sarışınlar (çoğu) ve de aptallar. Şöhret olma amaçlarına da ulaştılar ... gerçekten birilerine kendilerini röntgenleterek.

Türk toplumu Akut Şöhret Olma İsteği Sendromundan kurtulabilecek mi, yoksa bunu kronikleştirecek mi? Kadın başına doğum oranı 2,2 iken gençlerine bir gelecek hazırlayamayan bir ülke, başbakanın isteğiyle bu oranı en az 3'e çıkarırsa ne duruma gelir? Bu blogun en çok "çıplak kızlar" kelimeleriyle aranıp bulunduğunu bildiğim için fazla ümitli değilim.

Not 1: Google'da arama sonucu en çok Tanrılar ve Çıplak Kızlar başlıklı yazı ziyaretçi çekiyor.

Not 2: Google'a "Einstein" yazınca Türkçe içerikli 458.000 sayfa çıkıyor. "Aysun Kayacı" yazınca ise 1.690.000 sayfa. Gençlerin kimi örnek alması gerektiği açık değil mi?

Hamile Kalmanın Kolay Yolu

Hamile kalmanın en kolay yolu tek seferlik cinsel ilişkidir. Böyle hamile kalan kadınlar gerçekten de var. Hayatlarının ilk cinsel ilişkilerini yaşadıkları anda hamile kalırlar. Bazı kadınlar ise bu eylemi tekrar tekrar uygulamalarına, hatta değişik erkekleri bu eyleme ortak etmelerine rağmen bir türlü hamile kalamazlar. Eğer kadın hamile kalmak istiyorsa, bu hayatında büyük bir takıntı haline gelir ve akla gelebilecek her türlü yolu denemeye çalışır.

Bugün Hürriyet'te gördüğüm bir haber, başlığının ima ettiğinin tersine, kolay yoldan hamile kalamayan kadınlara yönelik yazılmış. Öneriler, tahmin edilebileceği gibi, değişik kaynaklardan toparlanıp, doğruluğu kontrol edilmeden bir araya getirilmiş.

Belki şaşırtıcı ama uyuduğunuz odadaki ışığın doğurganlık üzerinde etkisi var. Yapılan araştırmalar ışık açık yatanların, kapalı yatanlara oranla hamile kalma şansının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle hamile kalmak istediğiniz dönemde birkaç gün ışıklar açık yatmanız gerekebilir.
Bana gerçekten de şaşırtıcı geldi; çünkü aramama rağmen böyle bir araştırmanın varlığına rastlayamadım. Eğer bu doğru olsaydı, şehirde yaşayanların doğurganlığının, köyde yaşayanlara göre daha yüksek olması gerekmez miydi? Aydınlatmanın en yüksek seviyede olduğu şehirlerde yaşayan kadınlar, gecenin zifiri karanlık olduğu köylere göre daha şanlı olmalıydılar. Ama durum pek de öyle görünmüyor. Dünyada en yüksek doğurganlık oranı, en fakir ve dolayısıyla da en az ışıklandırılmış ülkelerinde nedense.
Spermler 24 saate kadar canlı kalabilir. Bu nedenle aynı gün içinde birden fazla cinsel ilişkiye girmeye çalışın.
Tamamen yanlış! Spermler 4-5 güne kadar canlı kalabilirler ve de cinsel ilişki sayısı değil, zamanlama önemlidir. En iyi zaman 28 günlük periyodu olan menstrüasyon döngüsünün 11. ile 17. günleri arasındadır. Bunu sebebi, yumurtlamanın 14. gün civarında gerçekleşmesidir. Yumurta yaklaşık 24 saat döllenebilir durumdadır. Daha sonraki cinsel ilişkilerin hamileliğe bir katkısı yoktur (ama başka yararları olabilir).
Kafein hamile kalma şansınızı azaltıyor fakat kafeinin sadece kahvede olduğunu düşünerek kahveyi kesmek yeterli değil. Örneğin diyet kolada 18mg kafein bulunurken, sütlü çikolatada 30mg kafein bulunuyor.
Modern dünyanın günah keçilerinden olan kafein, burada da haksız yere suçlanmış. Bu da tamamen yanlış. Ayrıca, diğer bir kafein kaynağından hiç bahsedilmemiş: Çay. Hele kafeinsiz kahve için demek hiç akıllarına bile gelmemiş.

Adet görmeden iki gün önce cinsel ilişkiye girebilirsiniz.
İstediğiniz zaman cinsel ilişkiye girebilirsiniz. Yalnız, adetten iki gün öncesi hamile kalmak için ideal bir zaman değil.

Hamile kalmak sanıldığı kadar kolay değildir ...
O zaman yazının başlığını değiştirin de insanlanlar yanılmasınlar.


Merak Ettiklerim - Noterlik

Noter ne işe yarar? Olmazsa eksikliğini hisseder miyiz? Türkiye'deki haliyle noterlik, yan gelip yatarak para kazanılan mesleğe en iyi örnek değil midir? Kağıtlar gelsin, fotokopisini çek, üzerlerine damga vur ve parayı götür. Ve de bu işlerin hiç birini kendin yapma; yanında çalışanlarına yaptır. Noterlik kadar zahmeti az, kazancı çok başka bir meslek biliyor musunuz?

Dünya Kainata Karşı

En son Rus Ksenya Sukhinova (yandaki fotoğraf) "Dünya güzeli seçildi" diye haberler görmüştüm. Şimdi de Venezuela'lı Stefania Fernandez "Kainat güzeli seçildi" diye haberler var gazetelerde. Bence, önce galaksi güzeli seçilip sonra kainat güzelliğine geçilmesi gerekirdi ya, neyse. Bu dünya ve kainat ayırımını görünce merak ettim, hangi gezegenlerden yarışmacılar katılmış diye. Fotoğraflara baktım, hepsi dünyalı gibi gözüküyordu. Birden jeton düştü o sırada: Diğer gezegenlerden yola çıkanlar ışık hızı limitine takıldıkları için hala daha yolda olmalıydılar. Hatta, 1952'deki ilk yarışmaya katılmak için yola çıkanlar da hala daha yolda olmalıydı. Birileri haber verse de boşuna gelmeseler bari. Dünyalılar hükmen galip!

2012 Filmi

Yönetmen Roland Emmerich'in daha önce birkaç filmini seyrettim. Bunlardan Stargate'i çok beğenmiş, Godzilla'ya verdiğim paraya üzülmemiş, Independence Day filmini ise gülünç derecede saçma bulmuştum. Sıradaki seyredeceğim filmi ise Kasım ayında sinemalara gelmesi beklenilen 2012.

Aşağıdaki videodan görebileceğiniz gibi, 2012 filmi Independence Day filmine çok benziyor. Sanırım önce gene dünyanın değişik şehirlerinden felaketler gösterilecek, Beyaz Saray yıkılacak, sonrasında ise olaylar Amerika'da geçecek. Yalnız, bu seferki felaketler daha bir felaket gözüküyor. Independence Day filminde insanlık, doğru düzgün elleri kolları olmayan yaratıklara ve bunların bizim bilgisayar virüslerinden hastalık kapan sistemlerine karşı savaşmıştı. Bu sefer, Marduk'lular gibi daha ciddi bir düşman bekliyorum.

İnsanlığın Devamı Enstitüsü


İnternet'te dolaşırken adını "İnsanlığın Devamı Enstitüsü" diye Türkçeye çevirebileceğim "Institute for Human Continuity" adlı siteye denk gelebilirsiniz (veya daha büyük bir olasılıkla bir arkadaşınız tarafından oraya yönlendirilebilirsiniz). Site tamamen insanları 2012 yılında dünyayı bekleyen felakete hazırlama ana teması üzerine kurulmuş; çünkü bu tarihte insan soyunun tükenme tehlikesi varmış. Bu tehlikeye karşı Antartikada bir yer altı şehri kuruluyormuş ve site üzerinden kayıt olan herkese, kurayla bu şehire yerleştirilme şansı veriyorlarmış. İnsanlığın soyunun tükenme tehlikesi, Gezegen X diye adlandırılan bir gezegenin dünyayı sıyırarak geçecek olmasından kaynaklanıyormuş. IHC çalışanlarının hepsi Dr. unvanlı kişiler ve 30 yıldır bu olaya hazırlanıyorlarmış. Etkileyici, ürkütücü, ve de ...

SAHTE!

Her sayfanın sol altında küçücük harflerle yazılmış "© 2009 Sony Pictures" yazısı dikkat çekiyor. Sony'nin sinema filmi üreten kısmıyla, IHC'nin ne gibi bir ilgisi olabilir? Yanıt basit: Sony, bu site ve sahte içeriğiyle 2009 Kasım ayında gösterime girmesi beklenen, yönetmenliğini Roland Emmerich'in yaptığı 2012 adlı filmi pazarlamaya çalışıyor. Yani IHC diye bir kurum yok ve de site içeriği tamamen uydurma.

Şimdiye kadar benzerliği faketmediyseniz ben yazayım: Gezegen X dedikleri bizim Marduk'tan başkası değil. Serdar Turgut ve Engin Ardıç tarafından Türkiye'nin de yıllardır bilgilendirildiği (?!), geçişi dünyada felaketlere yol açacak gezegen yani.

Not: Bu konu hakkında ileride başka yazılar yazmayı da planlıyoruz. Yazıları kaçırmamak için RSS ile takip sistemini kullanabilirsiniz.

Seçme Saçmalamacalar - ÖSS Birincisi

MHP’li Başkan Kılıç ile AKP’li üye Sümerkan arasındaki söz düellosu üniversiteye giriş sınavlarında alınan puanlara kadar uzandı. Başkan Kılıç, “Sen beni geri zekalı mı sanıyorsun. Tabi ki ileri zekalıyım. Ben üniversiteye 535 puanla girdim. Ben üniversiteye girdiğim zaman hiç kimse 515 puan alamamıştı” diye konuştu.

Konut Kredisinde Kavram Kargaşası

Radikal gazetesinde dün "Konut kredisinde toplam maliyete dikkat edin" başlıklı bir haber vardı. Konut kredisi almak isteyen tüketicileri uyarmak amacıyla yazılmış bu yazı, ne yazık ki aylık ve yıllık faiz kavramlarını biraz karıştırmıs. Yazının giriş paragrafı şöyle:

Konut kredilerinde yakın zamana kadar yıllık bazda yüzde 1.5’lara yakın oranlarda seyreden faiz oranlarının, bankalar arasında yaşanan rekabet nedeniyle yüzde 0’lı rakamlarla başlayan oranlara inmesiyle birlikte bankalar arasındaki faiz farklılıkları da birbirine iyice yaklaştı.
Konut kredilerinde yıllık faizler Türkiye tarihinde hiçbir zaman yüzde 1,5 civarında olmadı. Aslında aylık faizden bahsediyorlar; ama bankaların oyununa geldikleri için kafaları biraz karışmış sanırım. Türkonomiks blogumda daha önce uyarmıştım, şimdi o yazıya kulak verelim:
Eğer birikmiş paranızı mevduata yatırmak isterseniz, bankaların mevduat faizlerinin bugünlerde yaklaşık %13 olduğunu araştırıp öğrenebilirsiniz. Bu oran, yatırdığınız paraya karşılık (stopaj öncesi) bankaların size yıllık %13 faiz vermeleri anlamına geliyor. Peki kredi almak isterseniz durum ne? Bankaların reklamlarına bakarsanız faiz oranları çok düşük. Örneğin, bireysel kredi için sizden sadece %1,85 faiz isteniyor. Peki ama kredi için nasıl bu kadar düşük faiz isterler?

İşin sırrı faizin sunuş şeklinde: Mevduat için bankalar rahatça yıllık faiz oranlarını yayınlarken, kredi için faiz oranlarını aylık olarak yayınlıyorlar. Böylece tüketicinin piyasa faizleriyle kredi faizlerini karşılaştırması zorlaştırılıyor. Aylık %1,85 faizin, yıllık yaklaşık %22 olduğunu (hem de diğer masraflar öncesi) tüketiciye açıkça söylemek, bankaların pek işine gelmiyor anlaşılan.
Türkonomiks Blogu, "Tüketiciyi Yanıltmak"

Obama İçin Dua Etmek

... ama ölsün diye. Papaz Wiley Drake'in yaptığı buymuş. Neyse ki dua süresinin sadece %2'sini Obama'nın ölmesini istemek için kullanıyormuş; geri kalan zamanda daha yararlı (!) dualar edermiş.

Kaynak: The State Journal-Register (İngilizce)

Severim de Döverim de

Ben Türkiye'deki kadar cep telefonu konusunda gösteriş düşkünü insani başka hiçbir ülkede görmedim. Türkiye'de daha alt yapısı bile hazır değilken, sırf gösteriş için telefon alanlar var (örneğin 3G gelmeden gelen iPhone 3G gibi). Kredi kartı borcu var, evine haciz gelecek ama 5-6 ayda bir telefon değiştirmesi gerekiyor nedense bazı insanların. Kısacası seyyar bir gösteriş aracı olan cep telefonu, Türkiye'de çok seviliyor. Cep telefonlarının asıl amacı olan iletişimi sağlayan baz istasyonlarından ise nefret ediliyor.

İstanbul Gaziosmanpaşa'da bir binanın çatısına "su deposu" diye konulan platformun içinden baz istasyonunun çıkması mahallelinin tepkisine sebep oldu. Karlıtepe mahallesi sakinleri baz istasyonuna zarar verdi.
Benim bu insanlara uygulaması çok basit bir önerim var: Eğer baz istasyonu istemiyorsanız, cep telefonu kullanmayın. Cep telefonu kullanıldığı sürece elbette şehrin her yerine baz istasyonları kurulacak. Bu durum, bir mantıcıya gidip bayıla bayıla tereyağlı bir mantı yedikten sonra mantıcıyı sağlığımıza zarar verdi diye dövmeye benzemiyor mu? Mantı yiyen yoksa mantıcı da yoktur. Cep telefonu kullanan yoksa baz istasyonu da yoktur ...

Seçme Saçmalamacalar - TV

"Kanal T’de Eylül ayında yayınlanacak olan “Tövbekarlar yarışıyor, ateistler din seçiyor” isimli programa tepkiler her geçen gün daha da büyüyor. 10 ateistin (tanrı tanımaz) bir evde toplanacağı programda bir haham, bir rahip, bir Budist rahip ve bir de imam bir araya gelecek. 1 hafta boyunca 10 ateiste Allah sevgisi aşılamaya çalışacaklar."
Tanrı kavramını bilmeyen Budistler nasıl Allah sevgisi aşılayacaklar acaba?

Amerika Bölünmüş Devletleri (ABD)

Bu kehanetin yanlışlığını görmek için çok beklememiz gerekmiyor; sadece 5 ay.

ABD, şimdiye kadar Türkiye'yi bölen haritalar yayınladı. Şimdi, ABD için bölünme haritası ortaya çıktı. Sovyetler'in dağılacağını yıllar önce öngören Rus Profesör Igor Panarin, 2010 yılında ABD'nin bölüneceğini öne sürdü ve haritayı açıkladı.

Evrim Teorisi Çöktü mü?

Türkler arasındaki konuşmalarda, İnternet forumlarunda veya gazetelerde sıkça iddia edilir: "Evrim teorisini dünyada artık kimse kabul etmiyor". Adnan Oktar, kitaplarında sürekli aynı şeyi tekrarlıyor. Peki gerçekten de dünyada durum böyle mi? The Economist dergisinde yayınlanan bir grafik bu soruya net bir şekilde yanıt veriyor. Anlaşılan iddiadaki dünya, sadece ABD ve Türkiye ile sınırlıymış; çünkü bu iki ülke haricinde hiçbir yerde evrim teorisinin kabul edilirliği %50'nin altında değil.

Aşağıdaki grafik, teorinin kabul edilirliğini 19 ülke için yukarıdan aşağıya sıralamış. Aslında, grafikte gösterilmeyen 15 ülkeyle birlikte Türkiye toplam 34 ülke içinde sonuncu sırada (ABD ise gene bizden bir önce).

İsrail'den Haberler

Dünyanın domuz gribi diye adlandırdığı grip virüsü için İsrail'de bilimsel adı olan H1N1 kullanılıyormuş; "domuz" pis olduğu için elbette. Ama haber bu değil. Asıl haber, İsrail'de yaklaşık 50 kadar din adamının, uçakla ülke üzerinde turlayarak domuz gribine karşı İsrail halkının korunması için dua etmesi.

Diğer haber bir deniz kızıyla ilgili.

İsrailliler sahilde 'denizkızı' bekliyor. Hayfa yakınlarındaki Kiryat Yam Belediyesi'ne gelen ısrarlı 'denizkızı' ihbarlarını ciddiye alan belediyenin, mitolojik yaratığın varlığını kanıtlayanlara 1 milyon dolar ödül verileceği konuşuluyor.

Bu ödülü yalanlayan Şehir Meclisi Sözcüsü Natti Zilberman, “Son birkaç ayda onlarca farklı ve birbirinden alakasız kişi bize gelip deniz kızı gördüğüne yemin etti” dedi.

Denizkızını gün batarken gördüğünü söyleyenler sayesinde, yarı balık yarı kadın olan yaratığı görüntülemek için sahil boyunca kameralar kuruldu. “Sadece bir an göründüğünü” duyan İsrailliler ise, gözlerini hiç ayırmadan saatlerce ufka bakıyor.

İslam 10 Yıl İçinde Dünyaya Hakim Olacak mı?

Türkiye'deki en ateşli evrim teorisi karşıtı kişi olan Adnan Oktar, Yiğit Bulut ile Sansürsüz programında söyledikleriyle, bize 10 yıl sonra öngörülerini test edebilme fırsatı vermiş.

Aşağıdaki alıntıyı ortadan kaybolma ihtimaline karşı sadece sonradan bulabilmek için bloga alıyorum:


"Darwinizm tarihe karışacak"
Adnan Oktar, Yiğit Bulut ile Sansürsüz programında evrim teorisinin hiç bir delili olmadığını söyledi

08.08.2009 00:42
Allah var. Bu yüzyılda insanlar bunu daha çok görecekler. Bütün dünyaya İslam’ın hakim olduğunu bütün insanlar görecek. 10-20 yıla kadar dediğim olmazsa bana ne derlerse desinler. Büyük bir Türk-İslam birliği kurulacak. İman her yere hakim olacak. Darwinizm tarihe karışacak. Tamamen akıl almaz bir teoridir. İnsanların buna inanması inanılır gibi değil. ‘Bir şey tesadüfen oldu’ deniyor ve insanlar buna inanıyor.

Allah emrettiği için bunu savunuyorlar. Dünyaya bir daha gelsin aynısını söylerler. Darwin bin kere dünyaya gelse aynısını söyler.

Müslüman doğru olan şeyi savunacak. Milletimiz şu anda Darwinizm'e inanmıyor. Türkiye’de bunu savunan yok şu anda. Bunu bu kadar zorlamanın bir alemi yok. Hiçbir delili olmayan zorlama bir teoridir.





















Adnan Oktar bu sefer nedense bu kehanetleri için 10 trilyonluk bahse girmeyi tercih etmemiş.

Kehanet Tellalı

Amerika bugünlerde bir kehanete kilitlenmiş durumda. Bu tür şeylere inanmayanların bile içine kurt düştü. "Ya doğru çıkarsa?" tartışması sürüp gidiyor. Peygamber olduğunu ilan eden ünlü Amerikalı Mormon káhin Leland Freeborn, ABD başkanı seçilen Barack Obama’nın yemin etmeden önce öldürüleceğini ve ardından da Rusya’nın nükleer saldırısıyla ’kıyametin kopacağını’ iddia etti.
Hürriyet, ABD'yi şoke eden kehanet (16 Aralık 2008)

Hatta Amerika bu kehanete o kadar kilitlenmişti ki, şaşkınlıktan haber yapmayı unutmuşlardı (!?). Neyse ki Hürriyet dünyayı uyarmış zamanında.

Seçme Saçmalamacalar - Olasılık Hesapları

Bir yabancı fonu yöneticisi ile konuşurken, çok net bir soru ortaya attı; biz şimdi İMKB'de alıyoruz ve genelde ortalama en az 30 ay portföy taşıyoruz... Türkiye'de 23 ay sonra normal genel seçim var... Peki biz "hangi sonucu" satın alıyoruz? Türk ekonomisini 23 ay sonra "hangi tez" yönetecek? Fon yöneticisine "matematik formül ve olasılık hesapları" ile bir cevap verdim, burada detayına girmeyeceğim ...
HABERTÜRK, Yiğit Bulut, "23 ay sonra ekonomi 'kime teslim'?"
Keşke detayına girseymiş de nasıl bir şey çıktığını hep beraber görseymişiz. Bu arada, ne satın aldığından habersiz fon yöneticisinin yabancı yatırımcılarına da bol şans diliyorum; çok ihtiyaçları olacağı anlaşılıyor.

Tanrılar ve Çıplak Kızlar

Bu Reuters haberine (İngilizce) göre Hindistan'daki çiftçiler evlenmemiş kızlarına çıplak bir şekilde tarlaları sürdürüyorlarmış. Amaç? Tanrıları utandırıp aylardır sıcaktan kavrulan bölgeye yağmur yağmasını sağlamak.

Tanrılar eğer erkekse, bu yöntemin pek ise yarayacağını zannetmiyorum; hatta bir daha yağmur yüzü göremeyebilirler.

Habere göre çiftçiler yağmur yağana kadar bu uygulamaya devam edeceklerini söylemişler. Kendini keşfetmek için Hindistan'a gitmeyi düşünenlere duyurulur.

Emzirilebilen Oyuncak Bebek


Ailelerin kız çocuklarına oyuncak bebek almalarını her zaman garipsemişimdir. O yaştaki çocuğun anne olma alıştırmaları yapmasına ne gerek var?

İspanya'da bunu iyice abartan bir oyuncak firması, küçük kız çocukların emzirebilecekleri oyuncak bebekler üretiyormuş. Fotoğraflarda da görüldüğü gibi, kız çocuklar sütyen gibi bir şey giyiyorlar ve oyuncak bebeklerini emzirebiliyorlar.

Seçme Saçmalamacalar - Kuantum Günleri

Gelelim "kuantum günler" meselesine...
Kuantum yani "her şeyin aynı anda mümkün olması"!
HABERTÜRK, Yiğit Bulut, "Türkiye 'kuantum günlere' gebe!"
Yiğit Bulut, kuantum fiziğine el atmış ama elinde kalmış. Kuantum "birim" demektir. Fizikte ise, daha küçük parçalara bölünemeyen birim anlamında kullanılır.

3G Nedir?

Günümüzde yaygın olarak kullanılan WWW(World Wide Wep) erişim sistemi bulunmuş,sosyal,ekonomik,siyasi yaşam kendisini bu sisteme göre tanzim etmiş, işler birden bire kolaylaşıvermiştir.GGG veya 3G,WWW yerini alacak ve günlük yaşantımız,aklımızın alamayacağı boyutlarda etkileyecektir.

Yukarıdaki alıntı Prof. Dr. Cengiz Yalçın'ın Hürriyetteki "3G veya GGG ne demektir?" başlıklı yazısından. Blog okuyucularına tavsiyem, eğer 3G'nin ne olduğunu öğrenmek istiyorlarsa, bu yazıyı sakın okumasınlar!

Niye diye sorarsanız, işte size üç ipucu:
  1. WWW, World Wide Web'in kısaltılmış halidir.
  2. 3G, GGG değil, Türkçesi 3. nesil demek olan 3. generation'ın kısaltmasıdır.
  3. 3G, WWW'nin yerini almayacaktır. 3. nesil neyin yerini alır? Elbette 2. neslin, yani 2G'nin, 2G'nin 1G'nin yerini aldığı gibi.

Dua Ederek Kızını Öldüren Anne ve Baba

Amerikalı bir anne baba, 11 yaşındaki kızlarını doktora götürmek yerine dua ederek iyileştirmeye çalışmışlar ve kızın ölümüne sebep olmuşlar; çünkü Tanrının kızlarını iyileştireceğine inanıyorlarmış. Yanılmışlar! Jüri ikisini de suçlu bulmuş ve toplam 25 yıl hapis cezası almaları bekleniyormuş. Sanırım şimdi de cezasız kurtulmak için dua etmeye başlamışlardır.

Kaynak: BBC (İngilizce)

Temmuzun En İyileri

Okunma sayısına göre Modern Saçmalar blogunun Temmuz ayındaki en popüler yazıları:

  1. Pilotlar ve Libido
  2. Hristiyanlar! Üreyin Yoksa ...
  3. Seçme Saçmalamacalar - En Doğal Meyve
  4. Güneş Tutulması
  5. Yedi Günde İngilizce

Örnek Köy


Tam dumansız köy: Kastamonu’daki Ortaöz Köyü, altı yıldır dumansız hava sahası. Kapalı ve açık alanda sigara içilmesi yasak ve içen yok. Bir pankartla da bunu duyuruyorlar.

Seçme Saçmalamacalar - Secret

Bir Blog yazarından alıntı:

... (Secret kitabindaki) düşüncenin doğru ve yanlışlarını şu bilimlere göre yorumlayacağım. Fizik,Kuantum Fiziği ve Dinimiz İslam.
İslam dinini bir bilim dalı yapan ve bilim ile din arasındaki yüzlerce yıllık çekişmeye böylece son veren bu yazarı tebrik ediyorum.

Yorumsuz - Sigara Öldürür

Manisa'nın Saruhanlı ilçesine bağlı Kumkuyucak beldesinde bir meyhanede, işletme sahibinin "sigara içen" grubu uyarması üzerine çıkan kavgada, 1 kişi öldü, 1 kişi yaralandı.

Seçme Saçmalamacalar - Langırt Oynamak

Hep Amerika'da mı olacak? Bizde de eskimiş ama arada sırada uygulanan saçma kanunlar varmış. İşte onlardan bir örnek; meğer Türkiye'de langırt oynamak yasakmış:

30 yaşındaki Gökhan Sekmen, Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde, yasak oyunlar arasında bulunan ‘langırt’ karşılaşmalarında hakemlik yaptığı için 10 ay hapis cezası aldı.

Pilotlar ve Libido

İnsanlara gereğinden fazla güç verilince, bunu kendi çıkarları için kullanacaklarını ve bunun bir örneğini Turkonomiks blogumda daha önce yazmıştım. Gereksiz yere fazla güç verilen ve bunu kötüye kullanan kişiler her zaman politikacılar veya bürokratlar değil elbette. Pilotlar da bu gruptaki insanlardan.

Otobüs devrilse suçlu şofördür; ama uçak kazaları sonrasında nedense suç mekanik bir parçanın veya gizli örgütlerin üzerine atılır. Pilotların hatalı ve suçlu oldukları ise en son akla gelen olasılıklardandır. Halbuki birçok uçak kazasında pilot hatasının da büyük payı vardır.

Bir erkek olarak size gereğinden fazla güç verilirse ne yaparsınız? Bunu kendi çıkarlarınız için kullanırsınız herhalde; öncellikle de kadın avlamak için. İşte size pilotlar ve kadın avlamada kullandıkları yöntemlerden iki tanesi (anlatılanların doğru olduklarını varsayıyorum; değillerse bile benzer şeylerin yaşandığından eminim).

Pilotsun ve business sınıfında güzel şarkıcılardan birisinin yolculuk ettiğini öğreniyorsun. Ne yaparsın? Elbette kokpite davet edersin. Peki şarkıcı sigara içmek isterse ne yaparsın? Beraber birkaç tane tüttürürsünüz. Nasıl olsa otomatik pilot uçağı uçuruyor, inişe kadar yapacak işin yok yani.

Habertürk’te “Airport” programına konuk olan ve kazalardan korktuğu için genelde uçakla seyahat etmeyi tercih ettiğini anlatan şarkıcı Niran Ünsal, “Uçaklarda eskiden sigara içiliyordu, şimdi içilmiyor mesela. Ben ondan çok rahatsızım. Kokpitte içiyorum” dedi.

Dikkat ederseniz, bir kere olmuş bir olayı anlatmıyor şarkıcımız. Söylediği şekliyle, her istediği zaman kokpitte sigara içtiği anlaşılıyor.

Pilotsun ve business sınıfında Türkiye ikinci güzelinin yolculuk ettiğini öğreniyorsun. Ne yaparsın? Gönder hosteslerden birini getirsin yanına. Uçakta tanrısın, kimse karşı çıkamaz sana. Ameliyattaki doktor gibisin. Peki güzelimiz uçağın sallanmasından hoşlandığını söylerse ne yaparsın? Uçağın burnunu aşağı yukarı indirip kaldırırsın. Yolcular korkarsa önemli değil, önemli olan kızın yaşındaki bu güzelle aranda bir şeyler geçme ihtimali.
Uçak havalandıktan sonra hostes yanıma gelip ’Kokpitte uçmak ister misiniz’ diye sordu. Pilotun çapkınlık yapmak istediğini anladım. Çapkın insanlardan nefret ettiğimden ona ders vermek için kokpite gittim. Pilota ’Uçak sallandığında çok hoşlanıyorum’ dedim. O da bunun üzerine benim için uçağın burnunu aşağı indirip yukarı kaldırdı. Uçak resmen sallandı. Gerçekten çok eğlendim. Bayağı komikti.”

Bunları söyleyen Türkiye ikinci güzeli Senem Kuyucuoğlu (pilota nasıl bir ders verdiğini anlamış değilim).

Bu örneklerden anlaşıldığı kadarıyla pilotlar, uçakları kendi çıkarları için hiç çekinmeden kullanabiliyorlar; yasak olmasına rağmen kokpite yolcu alıyor, kadınlara hava atmak için uçak güvenliğini tehlikeye atıyor, hostesleri çöpçatan olarak kullanıyor vs. En kötüsü de hiçbir hostes çıkıp da pilotları şikayet edemiyor.

Son sözünde "ben, bu havada bu havaalanına inerim arkadaş" diyen pilotumuzu hatırlatarak söylemek isterim: Biz bu "başıboş" pilotlarlarla daha çok uçak kazası yaşarız.

Seçme Saçmalamacalar - En Doğal Meyve


Ergezer, doğada hiçbir hormon veya katkı maddesi olmadan kendiliğinden yetişen dikenli incirin, bu özelliği nedeniyle tamamen organik bir meyve olduğunu söyledi.
Hürriyet, "En doğal meyve"
Bu, dikenli incirin en doğal meyve olduğu anlamına niye gelsin? Bütün meyveler doğada hormon veya katkı maddesi olmadan kendiliğinden yetişmez mi zaten?

Sigara Yasağı ve Kahveciler

Bu habere göre Türkiye Kahveciler Federasyonu sigara yasağının kalkması için mahkemeye başvuruyormuş.

Faaliyet gösteren 70 bini aşkın kahvehanenin iş yapamaz duruma gelmesinin işsizliğe ve geçimsizliğe neden olabileceğini ileri süren Federasyon Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Menekşe, ''Bu 70 bin, yanında çalışan elemanı ve geçindirdiği aileleriyle birlikte '1 milyonu aşkın insan' demek. Dolayısıyla yasak kapsamındaki işletmelerin yasağa bağlı müşterilerinin azalması durumunda insanlar işsiz kalacak veya evlerine ekmek götüremeyecek. Bu durumdan çok geniş bir kitle etkilenecek. Bu nedenle biz bu yasaya karşıyız.
Yasak kahveciler için kötü olabilir; bazıları gerçekten de işsiz kalabilir. Ama toplumun çıkarları bir meslek grubunun çıkarlarından önde gelir. Sigara yasağı, toplumun büyük bir kısmını sigaranın zararlı etkilerinden koruyacağı gibi, işsizliğin azalmasına bile katkıda bulunabilir. Nasıl mı? Bütün gün kahvehanelerde boş boş oturup sigaralarını tellendiren büyük bir işsiz ordumuz var. Bu insanlar sigara içemedikleri için kahvehaneye gidemeyince, belki (daha bir gayretli) iş aramaya başlarlar ya da can sıkıntısından kendi işlerini kurarlar.

Yorumsuz - Uri Geller

Michael Jackson'ın geri dönüşü muhteşem olacak ... Daha muhteşemi, Elvis'in yeniden dirilmesi olurdu.
Uri Geller, Daily Telegraph 2005

Seçme Saçmalamacalar - MJ Konseri

"Michael Jackson ölmeseydi 2010'da Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde konser vermeyi düşünüyordu. Hatta belediye başkanına "Halilciğim altyapıyı hazırlayabilir misin" demişti. İddia sahibi Ereğli ilçesi Belediye Başkanı Halil Posbıyık.
Ben özellikle Michael'ın İngilizce olarak nasıl "Halilciğim" diyebildiğini merak ediyorum.

Güneş Tutulması

Vatan gazetesi, 22 Temmuz'daki tam güneş tutulması ile ilgili "Dev güneş tutulması endişe veriyor" başlıklı bir haber yazmış. Merak edip kime endişe veriyor diye baktım. Konuyla ilgili hiçbir astronoma (bilim insanı) danışılmamışken, astrologların (sahte bilim insanı) görüşlerine yer verilmiş. Endişelenen de onlarmış. Hintli bir astrolog döktürmüş:

Bu olay kainat için son derece tehlikeli bir an olacak, çünkü yıldızların efendisi Güneş hasta ise dünyayı çok tehlikeli gelişmeler bekliyor demektir.
Güneş yıldızların efendisi mi? Ne zamandan beri orta büyüklükteki bir yıldız diğerlerinin efendisi oldu? Ayrıca güneş niye hasta olsun? Televizyonla arana örneğin eşin girip görüntüyü kapatınca, televizyon bozulmuş mu oluyor?

Ek bilgi: Cumhuriyet gazetesinde de kelimesi kelimesine aynı haber var; sadece başlık değişik: Güneş tutulacak, dünya karışacak

Güncelleme (23 Temmuz 2009): Görüldüğü kadarıyla astrologlar gene yanıldılar. Doğal afetler olmadı, ayaklanmalar yaşanmadı, savaşlar çıkmadı ... Kısacası, dünya hala daha eski dünya.

Blog Hakkında

Düşünüyoruz, öyleyse eleştiririz!
Antifriz, Türkonomist
Bilim ve teknoloji hızla bilgi dağarcığımızı genişletip, hayatımızı daha da kolay hale getiriyor. Bugünün ilkokul öğrencisi 100 yıl öncesinin üniversite öğrencisinden bile daha çok bilgiyle donanmış durumda mezun oluyor okuldan. Peki eleştirel düşüncemiz de aynı hızda gelişti mi? Modern insan gerçekten de modern düşünüyor mu, yoksa hala daha ilkel içgüdülerinin etkisi altında mı?

İşte Modern Saçmalar Blogu, modern dediğimiz bu zamanları eleştiriyor, saçmalıkları ortaya çıkarıp mantıkla yüzleştiriyor.

Yorumsuz - Rüşveti Engellemek

Katmandu havaalanındaki rüşvetten rahatsız olan Nepal Başbakanı, rüşveti engellemek için görevlilerin cepsiz pantolon giymelerini emretmiş.

Kaynak: BBC News (İngilizce)

Yedi Günde İngilizce



Posta gazetesinde gördüğüm "7 günde İngilizce konuşmak mümkün mü?" ilanına tıklayınca kendimi NLP Grup'un sayfasında buldum. Bu grup bize sadece 7 günde yeni bir dil öğretiyormuş:


Diğer kursların gramer öğreterek 3-4 ayda vermeye çalıştığı 1 kuru sadece 7 günde bilinçaltı yöntemlerle ve hipnoz desteği ile almak istermisiniz
Bu yazıyı görünce merak ettim: Soru eki mi'yi ayrı yazmayan, belki de bütün hayatlarını Türkiye'de geçirmiş bu insanlara Türkçe kaç yüz günde oğretilebilir?
Bilinçaltı yöntemler ve hipnoz desteği ile yeni bir dili konuşma alışkanlığını sadece yedi günde edinebilirsiniz...
"Konuşma alışkanlığı edinmek" ne demek çözemedim. Biliyoruz da mı konuşmuyoruz?

Seçme Saçmalamacalar - Evlilik Yaşı

Hürriyet, "Bilim adamları son noktayı koydu" başlıklı haberde bize Avustralya'da yapılan bir araştırmanın sonuclarını bildiriyor:

"What's Love Got to Do With It" (Bunun Aşkla Ne Alakası Var) başlıklı araştırma, karısından 9 ya da daha fazla yaş büyük olan ve 25 yaşını bitirmeden evlenen erkeklerin eşlerinden boşanma olasılığının diğerlerine oranla iki kat fazla olduğunu ortaya koydu.
Yani damat 25 yaşından, gelin 16 yaşından küçükse evlilik yürümüyor. Herhalde gelinin ailesi evliliği bozuyordur; çünkü bizdeki Medeni Kanuna göre bile evlenme yaşı en az 17 olmalı.

Doğru Söz - Reenkarnasyon

"Reenkarnasyona inananlar var. Yok öyle bir şey. Hep şöyle yapıyorlar. 'Önceki hayatımda Rus Çariçesiydim'. Hiç hayat kadını olan yok. Hiç duyuyor musunuz, 'Önceki hayatımda taksi şoförüydüm' diyen? Herkes kral ... "
Cem Yılmaz

Hristiyanlar! Üreyin Yoksa ...

İslamın Avrupa'yı ele geçirmesi kanlı mı olacak kansız mı? İslamın yayılışını engellemek için Hıristiyanları daha fazla üremeye çağıran aşağıdaki videoya göre kansız olacak.




Merak Ettiklerim - Damga Pulu

Devletten hizmet almak istediğimiz bazı durumlarda damga pulu diye bir şey için para ödüyoruz. Damga pulu ne işe yarar, bunun için neden para öderiz?

Seçme Saçmalamacalar - Astroloji

"Astroloji mistik bir uğraştan ziyade zamanın niteliği ile ilgilenen istatistiksel bir uğraştır."