Beynin Donma Noktasını Düşürür, Düşünceyi ve Mantığı Canlı Tutar

Kalp Krizi Tarih Olacak mı?

"Leb demeden leblebiyi anlamak" diye bir deyim vardır Türkçe'de. Zekice çıkarımlarda bulunmak anlamında kullanılır. Gazeteler için bu deyimi şöyle de değiştirebiliriz: "Leblebi denince armut anlamak". Yani zekice çıkarımların tam tersini uygulamak. Çünkü Türk gazeteleri bu zekice olmayan çıkarımlarda o kadar yetenekliler ki, şimdiye kadar kimse bulmadığı halde kansere çare buluyor, insanları hiç aç kalmadan zayıflatıyor, adı sanı duyulmamış Türkleri dünyanın hayran olduğu insanlar diye ilan ediyorlar.

Bugünkü Hürriyet bu yeteneğini kalp krizini tarihe karıştırarak göstermiş. "Kalp Krizi Tarih Olacak" başlıklı insanlara umut veren haberde, leblebiyi nasıl anladıklarını haberi okuyunca görebiliyoruz:

Uluslararası Elektrokardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Görenek, hastaların yanlarında taşıyabilecekleri kolye şeklindeki küçük cihazlarla kalp çarpıntısı sırasındaki EKG’lerini hekimlerinin bilgisayarlarına ulaştırmalarının mümkün olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Görenek, özellikle kalp çarpıntısı yakınması olan hastaların her çapıntıları olduğunda hastaneye ya da hekime ulaşmasının gerekli olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti: “Bu sistemde hekim bir cep telefonu mesajıyla uyarılıyor. Bilgisayarında hastanın yolladığı EKG’yi görüyor. Daha sonra da hastasını arayan hekim, hemen hastaneye gitmesini ya da telaş etmemesini söylüyor.”
Elbette böyle bir kolye yapılabilir ama bu kolyenin kalp krizini tarihe kavuşturması hiç mümkün gözükmüyor; çünkü kolye gelen kalp krizini haber verebiliyor sadece. Demek ki kalp krizi diye bir şeyin olması gerekiyor ki kolye çalışsın. Kalp krizi yoksa, kolyeyi kullanmaya da gerek yok zaten! Nasıl oluyor da Hürriyet, bu yazıdan yola çıkarak kalp krizini tarihe kavuşturuyor anlamak imkansız.

Bırakın bu kolyenin kalp krizini tarihe kavuşturmasını, herhangi bir yararının bile olabileceği konusunda kuşkuluyum. Çünkü bizim bildiğimiz doktorlar her 5 dakikada bir hastayı muayene edip, teşhisi koyup, tedaviye karar veren insanlardır. Cep telefonuna mesaj gelen bu doktorun o sırada meşgul olmaması gerekir ki tepki verebilsin. Ayrıca calışma saatleri dışında ve telefonun şarjı bittiğinde ne olacak belli değil.

Hem doktor dediğimiz insanlar elektirik enerjisiyle çalışan robotlar değildirler. Bu insanları daha çok para atınca çalışan otomatlara benzetebiliriz. O yüzden de bu insanlara ulaşmak her ölümlünün kolayca başarabileceği bir şey değildir. Diyelim ki kolye, kalp krizinin geldiğini haber verdi ve hatta cep telefonuna ve doktora gerek kalmadan hastayı bir hastaneye yönlendirdi. Oraya gidince iş bitiyor mu? Hemen her hastayı içeri alıp tedavi ediyorlar mı? Yoksa saatlerce kuyruklarda beklerken "otomatı" çalıştırmak icin yeterince parası olmayanlar başka kapıya mı yönlendiriliyor? Ya da bu bekleme sırasında geç mi kalınıyor? Aynı gazetenin 3. sayfa haberlerine bakarak bu soruların yanıtlarını kolayca bulabilirsiniz.