Beynin Donma Noktasını Düşürür, Düşünceyi ve Mantığı Canlı Tutar

Loto Rastlantısı


BULGARİSTAN’da 6 Eylül ve 10 Eylül’de düzenlenen loto çekilişinde aynı altı rakam çıkınca ülke karıştı.

Her iki çekilişte de 4, 15, 23, 24, 35 ve 42’den oluşan rakamların çıkması ve bunu 18 kişinin “bilmesi” halk arasında büyük tepkiye yol açarken, resmi soruşturma başlatıldı. Matematikçi Mihail Konstantinov’a göre iki hafta aynı altı rakamın çıkma ihtimali 4.2 milyonda bir. 18 kişi 10 bin 164 leva yani 11 bin liradan fazla ödülün sahibi oldu.

Adı geçen Matematikçi nasıl hesaplamış bilmiyorum (BBC haberlerinde de aynı olasılık vardı); ama hilesiz topların kullanıldığını varsayarsak, iki hafta üst üste aynı sayıların çıkma olasılığı yaklaşık 5,2 milyonda birdir (42 elemanlı toplar kümesinden 6 tanesini seçiyoruz; yanı 42'nin 6'lı kombinasyonunu hesaplamak gerekiyor).

Türkiye'de oynanan sayısal loto ve süper loto için bu olasılıklar sırasıyla 14 milyonda bir ve 26 milyonda birdir. Gördüğünüz gibi, Türkiye'deki çekilislerde iki hafta üst üste aynı 6 sayının çıkma olasılığı daha düşük; buna rağmen yok değil.

İlginç başka bir rastlantı: Eğer Lost dizisini seyrediyorsanız, Hurley'in şanlı loto sayılarını biliyorsunuzdur belki: 4, 8, 15, 16, 23 ve 42 (yazının başındaki resim). Bulgaristan çekilisinde bunlardan 4 tanesi çıkmış.

Yorumsuz - Yürüyen Merdiven


Açılan alışveriş merkezinde hizmete giren yürüyen merdiven Rizelilerin ilgi odağı oldu. İlk kez gördükleri yürüyen merdivene binmek isteyen Rizeliler izdihama yol açtı. Bazı kişiler yürüyen merdivenden düşerek hafif yaralandı, bazıları çevredekilerin yardımıyla üst kata çıkabildi.

Alışveriş merkezinin yürüyen merdivenli olmasını kendisinin önerdiğini anlatan Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, 1970 yılında İstanbul’da tanıştığı yürüyen merdivene binerken kendisinin de düştüğünü söyledi. Bakırcı, “İnsanımız yeniliklere alışacak” dedi. İşyeri sahibi Yusuf Akgün ise, halkın yürüyen merdivene binmekte zorlandıklarını ancak, iniş ve çıkışlarda 1'er kişiyi yardımcı olmaları için görevlendirdiklerini söyledi.

Seçme Saçmalamacalar - Vize Saçmalamacası

Bir Türk vatandaşının açtığı dava sonucu Adalet Divanı çok önemli bir karara imza attı: Hollanda'nın AB üyesi ülke vatandaşlarından 30, Türklerden ise 169 avro vize ücreti alması hukuka aykırı.

Gel de inan bu habere şimdi. Bir AB üyesi ülkenin, diğer bir AB üyesi ülke vatandaşından vize ücreti isteme hakkı yok ki. Nedeni de basit: AB içinde vize diye bir şey yok.

Akut Şöhret Olma İsteği Sendromu

Ölümü sizlere ibret olsun, çocuklarınızı böyle programlara göndermeyin.
Adana'da kaldığı bir otel odasında aşırı dozda uyuşturucu yüzünden ölen Ata Türk'ün annesi Semra Yücel, aileleri böyle uyarmıştı. Oğluyla beraber katıldığı "Gelinim Olur musun?" adlı tv programıyla tanınan Semra Hanım, biraz geç olsa da dersini almış görünüyordu.

Önerileri hiçbir ise yaramadı elbette. Yarını düşünmeyi bırakmış, gününü yaşamayı amaç edinmiş durumda tek hedefe kilitlenmiş gençlerimiz ve onların destekçi ailelerini hiçbir şey yıldırmıyor. Anlık şöhret için, 3 saniye sonra zagalanacakları tv programlarının telefon hatlarını kilitliyorlar, kamera gördüklerinde hoplayıp zıplayıp görüntü içinde kalmaya çalışıyorlar, "stüdyoya şakşakçı lazım" dendiğinde ödevlerini bırakıp koşa koşa aşağılanacakları programlara katılmaya gidiyorlar ...

Niye bütün bunlar? Ailelerine, arkadaşlarına, akrabalarına, uzaktan akrabalarına, 5. dereceden arkadaşlarına "bakın, ben de televizyona çıktım" demek için hepsi. "Rakiplerim güçlüydü; ama ben sürekli zıplayarak toplam 2,35 saniye görüntü içinde kalmayı başardım". Ya da "siz henüz zagalayamadıklarımızdan mısınız?" diye sorulduğunda, gururla "bugüne bugün 2 kere zagalanmış bir şöhretle konuşuyorsunuz" demek için. Aileleri de bundan yararlanacak elbette: "Bizim çocuk dün televizyona çıkıp ünlü oldu; gerçi sunucu bizim çocuğa yuh dedi; ama tam ayı demek üzereyken sözünü kesti bizimkisi; ezdirmedi kendini."

Anne babaya sorarsan "elhamdülillah müslümanlar", kızlarının eline daha önce erkek eli değmemiş; ama çöpçatan programından çağırdıklarında kızlarını kendi elleriyle gerdeklik süsleyip püsleyip gönderiyorlar. Hani mini etek günahdı? Evlenmeden önce olmazdı ... Programda her şeyin simülasyonunu yaptılar. Yatak bile vardı. Şöhret yolundaki müslümanlar artık seferi mi sayılıyorlar? Nihilist müslüman diye yeni bir tür mü çıktı ortaya?

Türk toplumu bugün kitlesel bir Akut Şöhret Olma İsteği Sendromu yaşıyor. Şöhret basamaklarını uğraşarak, emek vererek yavaş yavaş tırmanmak yeteneklilerin işi, diğerleriyse 5 dakikalık akut şöhret ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlar. Televizyon stüdyolarının önü "akut şöhreti gelenlerle" dolu.

Eskiden şöhret dediğimiz insanlar tanınmış insanlardı; bir yeteneklerinden veya özelliklerinden dolayı tanınmıştılar . Şimdiyse sadece tanınmış olmak, şöhret olmak için yetiyor. Tanınmanın yollarıysa sayısız. 2000 yılında, 16 ve 17 yaşlarındaki iki İspanyol kıza, 16 yaşındaki arkadaşlarını neden öldürdüklerini sormuşlardı: "Tanınmak" için diye yanıtlamıştı kızlar (ve şöhret olmuşlardı).

Modern şöhretlerin çoğu, bir şey yaptıkları için değil, bir şey oldukları için şöhret oluyorlar. Örneğin Paris Hilton. En büyük başarısı? İnce, aptal, sarışın ve zengin olmak. O yüzden zengin olmaya çalışan kızlarımız ince, aptal ve sarışın olmaya çalışıyorlar. Güzel ve Dahi programının aptal güzeli olmanın hayalini kuruyorlar. Geçenlerde ortaya çıkan sahte (?) Biri Bizi Gözetliyor programına katılan kızlarda da bütün bu özellikler var: inceler, sarışınlar (çoğu) ve de aptallar. Şöhret olma amaçlarına da ulaştılar ... gerçekten birilerine kendilerini röntgenleterek.

Türk toplumu Akut Şöhret Olma İsteği Sendromundan kurtulabilecek mi, yoksa bunu kronikleştirecek mi? Kadın başına doğum oranı 2,2 iken gençlerine bir gelecek hazırlayamayan bir ülke, başbakanın isteğiyle bu oranı en az 3'e çıkarırsa ne duruma gelir? Bu blogun en çok "çıplak kızlar" kelimeleriyle aranıp bulunduğunu bildiğim için fazla ümitli değilim.

Not 1: Google'da arama sonucu en çok Tanrılar ve Çıplak Kızlar başlıklı yazı ziyaretçi çekiyor.

Not 2: Google'a "Einstein" yazınca Türkçe içerikli 458.000 sayfa çıkıyor. "Aysun Kayacı" yazınca ise 1.690.000 sayfa. Gençlerin kimi örnek alması gerektiği açık değil mi?

Hamile Kalmanın Kolay Yolu

Hamile kalmanın en kolay yolu tek seferlik cinsel ilişkidir. Böyle hamile kalan kadınlar gerçekten de var. Hayatlarının ilk cinsel ilişkilerini yaşadıkları anda hamile kalırlar. Bazı kadınlar ise bu eylemi tekrar tekrar uygulamalarına, hatta değişik erkekleri bu eyleme ortak etmelerine rağmen bir türlü hamile kalamazlar. Eğer kadın hamile kalmak istiyorsa, bu hayatında büyük bir takıntı haline gelir ve akla gelebilecek her türlü yolu denemeye çalışır.

Bugün Hürriyet'te gördüğüm bir haber, başlığının ima ettiğinin tersine, kolay yoldan hamile kalamayan kadınlara yönelik yazılmış. Öneriler, tahmin edilebileceği gibi, değişik kaynaklardan toparlanıp, doğruluğu kontrol edilmeden bir araya getirilmiş.

Belki şaşırtıcı ama uyuduğunuz odadaki ışığın doğurganlık üzerinde etkisi var. Yapılan araştırmalar ışık açık yatanların, kapalı yatanlara oranla hamile kalma şansının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle hamile kalmak istediğiniz dönemde birkaç gün ışıklar açık yatmanız gerekebilir.
Bana gerçekten de şaşırtıcı geldi; çünkü aramama rağmen böyle bir araştırmanın varlığına rastlayamadım. Eğer bu doğru olsaydı, şehirde yaşayanların doğurganlığının, köyde yaşayanlara göre daha yüksek olması gerekmez miydi? Aydınlatmanın en yüksek seviyede olduğu şehirlerde yaşayan kadınlar, gecenin zifiri karanlık olduğu köylere göre daha şanlı olmalıydılar. Ama durum pek de öyle görünmüyor. Dünyada en yüksek doğurganlık oranı, en fakir ve dolayısıyla da en az ışıklandırılmış ülkelerinde nedense.
Spermler 24 saate kadar canlı kalabilir. Bu nedenle aynı gün içinde birden fazla cinsel ilişkiye girmeye çalışın.
Tamamen yanlış! Spermler 4-5 güne kadar canlı kalabilirler ve de cinsel ilişki sayısı değil, zamanlama önemlidir. En iyi zaman 28 günlük periyodu olan menstrüasyon döngüsünün 11. ile 17. günleri arasındadır. Bunu sebebi, yumurtlamanın 14. gün civarında gerçekleşmesidir. Yumurta yaklaşık 24 saat döllenebilir durumdadır. Daha sonraki cinsel ilişkilerin hamileliğe bir katkısı yoktur (ama başka yararları olabilir).
Kafein hamile kalma şansınızı azaltıyor fakat kafeinin sadece kahvede olduğunu düşünerek kahveyi kesmek yeterli değil. Örneğin diyet kolada 18mg kafein bulunurken, sütlü çikolatada 30mg kafein bulunuyor.
Modern dünyanın günah keçilerinden olan kafein, burada da haksız yere suçlanmış. Bu da tamamen yanlış. Ayrıca, diğer bir kafein kaynağından hiç bahsedilmemiş: Çay. Hele kafeinsiz kahve için demek hiç akıllarına bile gelmemiş.

Adet görmeden iki gün önce cinsel ilişkiye girebilirsiniz.
İstediğiniz zaman cinsel ilişkiye girebilirsiniz. Yalnız, adetten iki gün öncesi hamile kalmak için ideal bir zaman değil.

Hamile kalmak sanıldığı kadar kolay değildir ...
O zaman yazının başlığını değiştirin de insanlanlar yanılmasınlar.


Merak Ettiklerim - Noterlik

Noter ne işe yarar? Olmazsa eksikliğini hisseder miyiz? Türkiye'deki haliyle noterlik, yan gelip yatarak para kazanılan mesleğe en iyi örnek değil midir? Kağıtlar gelsin, fotokopisini çek, üzerlerine damga vur ve parayı götür. Ve de bu işlerin hiç birini kendin yapma; yanında çalışanlarına yaptır. Noterlik kadar zahmeti az, kazancı çok başka bir meslek biliyor musunuz?

Dünya Kainata Karşı

En son Rus Ksenya Sukhinova (yandaki fotoğraf) "Dünya güzeli seçildi" diye haberler görmüştüm. Şimdi de Venezuela'lı Stefania Fernandez "Kainat güzeli seçildi" diye haberler var gazetelerde. Bence, önce galaksi güzeli seçilip sonra kainat güzelliğine geçilmesi gerekirdi ya, neyse. Bu dünya ve kainat ayırımını görünce merak ettim, hangi gezegenlerden yarışmacılar katılmış diye. Fotoğraflara baktım, hepsi dünyalı gibi gözüküyordu. Birden jeton düştü o sırada: Diğer gezegenlerden yola çıkanlar ışık hızı limitine takıldıkları için hala daha yolda olmalıydılar. Hatta, 1952'deki ilk yarışmaya katılmak için yola çıkanlar da hala daha yolda olmalıydı. Birileri haber verse de boşuna gelmeseler bari. Dünyalılar hükmen galip!

2012 Filmi

Yönetmen Roland Emmerich'in daha önce birkaç filmini seyrettim. Bunlardan Stargate'i çok beğenmiş, Godzilla'ya verdiğim paraya üzülmemiş, Independence Day filmini ise gülünç derecede saçma bulmuştum. Sıradaki seyredeceğim filmi ise Kasım ayında sinemalara gelmesi beklenilen 2012.

Aşağıdaki videodan görebileceğiniz gibi, 2012 filmi Independence Day filmine çok benziyor. Sanırım önce gene dünyanın değişik şehirlerinden felaketler gösterilecek, Beyaz Saray yıkılacak, sonrasında ise olaylar Amerika'da geçecek. Yalnız, bu seferki felaketler daha bir felaket gözüküyor. Independence Day filminde insanlık, doğru düzgün elleri kolları olmayan yaratıklara ve bunların bizim bilgisayar virüslerinden hastalık kapan sistemlerine karşı savaşmıştı. Bu sefer, Marduk'lular gibi daha ciddi bir düşman bekliyorum.

İnsanlığın Devamı Enstitüsü


İnternet'te dolaşırken adını "İnsanlığın Devamı Enstitüsü" diye Türkçeye çevirebileceğim "Institute for Human Continuity" adlı siteye denk gelebilirsiniz (veya daha büyük bir olasılıkla bir arkadaşınız tarafından oraya yönlendirilebilirsiniz). Site tamamen insanları 2012 yılında dünyayı bekleyen felakete hazırlama ana teması üzerine kurulmuş; çünkü bu tarihte insan soyunun tükenme tehlikesi varmış. Bu tehlikeye karşı Antartikada bir yer altı şehri kuruluyormuş ve site üzerinden kayıt olan herkese, kurayla bu şehire yerleştirilme şansı veriyorlarmış. İnsanlığın soyunun tükenme tehlikesi, Gezegen X diye adlandırılan bir gezegenin dünyayı sıyırarak geçecek olmasından kaynaklanıyormuş. IHC çalışanlarının hepsi Dr. unvanlı kişiler ve 30 yıldır bu olaya hazırlanıyorlarmış. Etkileyici, ürkütücü, ve de ...

SAHTE!

Her sayfanın sol altında küçücük harflerle yazılmış "© 2009 Sony Pictures" yazısı dikkat çekiyor. Sony'nin sinema filmi üreten kısmıyla, IHC'nin ne gibi bir ilgisi olabilir? Yanıt basit: Sony, bu site ve sahte içeriğiyle 2009 Kasım ayında gösterime girmesi beklenen, yönetmenliğini Roland Emmerich'in yaptığı 2012 adlı filmi pazarlamaya çalışıyor. Yani IHC diye bir kurum yok ve de site içeriği tamamen uydurma.

Şimdiye kadar benzerliği faketmediyseniz ben yazayım: Gezegen X dedikleri bizim Marduk'tan başkası değil. Serdar Turgut ve Engin Ardıç tarafından Türkiye'nin de yıllardır bilgilendirildiği (?!), geçişi dünyada felaketlere yol açacak gezegen yani.

Not: Bu konu hakkında ileride başka yazılar yazmayı da planlıyoruz. Yazıları kaçırmamak için RSS ile takip sistemini kullanabilirsiniz.

Seçme Saçmalamacalar - ÖSS Birincisi

MHP’li Başkan Kılıç ile AKP’li üye Sümerkan arasındaki söz düellosu üniversiteye giriş sınavlarında alınan puanlara kadar uzandı. Başkan Kılıç, “Sen beni geri zekalı mı sanıyorsun. Tabi ki ileri zekalıyım. Ben üniversiteye 535 puanla girdim. Ben üniversiteye girdiğim zaman hiç kimse 515 puan alamamıştı” diye konuştu.